24 Nisan 2018 Salı

En çok Sorduklarınız....Kısaca Napmalı????






          O kadar çok mail alıyorum ki açıkçası bu kadar deperen olduğunu bilmiyordum:) Hastalıkla alakalı bütün aşamaları en ince ayrıntısına kadar anlatmaya çalıştım ben. Ama bana sorulan sorularda görüyorum ki bazı konulara ışık tutamamışım. Çok güzel yorumlar alıyorum, doktorlardan bile daha vakıf olduğum konusunda ışık tuttuğum konusunda çok teşekkür mailleri alıyorum buda beni çok mutlu ediyor. Ben tabi ki doktor değilim ancak doktordan daha çok vakıfım bu konuya çünkü doktor sadece teoride bilir bunu ben ise iliklerime kadar yaşadım... Bariz gördüğüm bir konu bu hastalığı yaşayanlarda aşırı korku ve endişe olması. Anlıyorum bende zamanında aynı korkuları besliyordum Acaba böyle mi kalacağım, aklımı yitirir miiyim, ya geçmezse vs vs. Zaten bu bloğu oluşturmamın sebebi de bu. Dep ile ilgili çok kaynak olmaması, olanlarda geçmiyor bitmiyor, 10 yıldır böyleyim gibi insanı daha çok umutsuzluğa sürükleyen yazılar. Ben bir örnek olmak istedim, çok korkunçtu ve sizi temin ederim hayatımın en berbat aylarını geçirdim ve sanki bunun kadar büyük bir acı daha olmaz benim için. Babamı kaybetttim ve bu kadar acı çekmedim bu böye bir acıydı. Var oluş acısı, anlamsızlık acısı....


           Evet korku ve endişeniz çok fazla çünkü bilmediğiniz daha önce karşılaşmadığınız bir hastalıkla karşı karşıyasınız. Ben size detaylıca anlattım , bu yazımda da özet geçip en çok sorduğunuz şeylere cevap vermeye çalışacağım:


     
        >>>>>>      Birikmiş ve artık limitini aşmış stres, travma, ani ölüm, yaşam koşullarının değişmesinden dolayı adapte olamama, depresyon , panik atak yani kısaca yoğun stres sonucunda stres kapasitesini aşmanız sonucu beynin bu durumdan kaçmak için kendine ve çevreye yabancılaşması, izole olması en net tanımı budur.

       >>>>>>     Madem stresten dolayı oluştu yada bir kabullenemeyiş bir yadırgama söz konusu o halde çözüme burdan başlamak lazım. Ölümse bunu kabullenmek, alışamadığın bir koşul söz konusu ise bu yeni bir iş olabilir yeni bir şehir evlilik olabilir bu hayatı kabullenmek alışmaya çalışmak , bir travma söz konusu ise profesyonel yardım alarak bu durumu aşmak, yoğun stres sonucu oluşmuşsa stresi yok ederek rahatlamaya çalışarak beyne tekrar herşeyin yolunda olduğu mesajını vermek yapılabilecek ilk adımdır.

      >>>>>>     Önce sebebi saptadık, sebebe yönelik girişimlerde bulunduk, sebebi ortadan kaldırmaya çalıştık örneğin ben evlenip başka şehre gidince stres yaşadım yadırgadım ve bu durum başladı, daha sonrasında da babamı kaybettim ani bir şekilde ve depresyon derken yabancılaştım. Öncelikli olarak babamın ölümüne alışmam gerekti bir yas sürecim vardı ve daha sonra yeni hayatımı kabullenip alışmam gerekti. Yeni iş, yeni ev , bir adamla bi evde yaşamaya alışmak bunlar bende kafa karışıklığı yarattı ve çözülme yaşadım. Ölümü kabullendim ve evliliğim ve yeni hayatım konusunda alışmakta sorunlar yaşadım bunun için terapi aldım. Hep diyorum terapi olmazsa olmaz bu hastalıkta. Yeni hayatıma alışma konusunda neler yapabileceğim konusunda destek aldım ve bunları uygulamaya başladım. Alışmaya başladım ve evime eşime karşı yaşadığım yabancılaşma artık normalleşmeye başladı. Kendimden örnek verdim ki sizde benim gibi sorunu bulun gerekirse yardım alın ve konunun üstüne gidin. Bu ikinci adımdı.

     >>>>>>  Olmazsa olmaz üçüncü adım ilaç tedavisi. İyi bir psikiyatrise gidip doğru tedaviye başlamak. Bu konuda çok sıkıntı yaşanıyor nedense o yüzden değinmek istiyorum. İlaç akullanmasam olmaz mı, ilaca karşıyım, ilaç bağımlısı olurum gibi bir sürü  endişe mevcut. Zaten malesef ülkemizde psikolojik hastalıklara ve ilaçlara karşı bi ön yargı var. Bi ayıplama falan. Ben kanserim derken bile gayet rahat insan ben depresyondayım diyemiyor. Hayır anlamıyorum miden ağrır, başın ağrır , tonlarca hastalık var bu da zihinsel bir hastalık. Her organımızın hasar alması kadar beynimizin de hastalanmaya hakkı var ve iyileşmek için de ilaç almak zorundayız. Diyabet hastası ömür boyu insülin kullanıyor, tansiyon hastası ha keza tansiyon ilaçları kimse diyor mu ki ya iyi düşün geçer, kafana takma geçer, ilaç kullanma aşmaya çalış. İyi düşünerek insülin salgılayabiliyorlar mı hayır peki bu hastalık konusunda bu ön yargı ne anlamıyorm ben. Eskiden bende öyleydim fellik fellik saklıyodum ilacımı içerken aman kimse görmesin diye. Lan dedim neyi saklıycam adam sakat bunu gizlemiyo da ben neyi kimden saklıyorum ayıp mı günah mı. Hasta olsam diyemezdim yabancılaşıyorum ya derdim şuram ağrıyo buram ağrıyo ama yok arkadaş bilinçlendim iyi hissetmiyorum ben deperiyorum dedim kafam duruyo bana bisey sormayın dedim neyse konu saptı:) yani demem o ki bağımlı olmuyosunuz ne baba ilaçları kullandım ve bıraktım. Okuduğunuz şehir efsanelerini bırakın doktorunu ne demişse onu yapın, ilaçlarınızı mutlaka kullanın sizi sakınleştirip rahatlatcak. Ankisiyeteniz azalmaya başlayınca yabancılaşmada azalacak. Yabancılaşmayı geçiren bir ilaç henüz yok. İlaçlar anksiyete için veriliyor ki sebebi de bu zaten. Yok olunca o da bitecek. Bir de 2 aydır içiyorum aynı gibi maillerde geliyor. Antidepresanlar bir iki hafta gibi sürelerde etkili olmazlar ancak bir kaç haftalık düzenli kullanımda fayda gösterirler sabırla ilaçlarınızı kullnmaya devam edin.


      >>>>>>   Çözümü saptayıp hallettiniz, terapiye başladınız,ilaçlarınızı alıyorsunuz ve şimdi size çok iş düşüyor. Korku, endişe, acabalar, izole olmalar bunları bir kenara bırakmanız lazım. En önemli adım burası. Bu geçici bir hastalık biraz zor, bi süreç istiyor bir kaç hafta yada ayda düzelmeyebilir bu süre size bağlı. Bu adımlara uyar ve sakinliğinizi korursanız bir kaç ay bile sürebilir ama benim en başından yaptığım hataları yaparsanız yıllar bile alabilir malesef  4 5 yıl süren kişiler tanıyorum. Korkmayın bu sizin elinizde. Ben o zaman bilmiyordum, iyileşen tek kişi yoktu çevremde korkuyordum sürekli korku vardı ve kendimi eve kapatmış durumdaydım ve durumum gittikçe kötüye gitti. Ne zaman ki bilinçlendim ki şu anda bu yazıyı okuyorsan bu hastalık konusunda çok şey öğrendin demektir ve karşında bunu yaşayıp atlatan biri var aşılabileceğini görmüş oldun şanslısın. İlk zamanlar direndim ilaç almadım, sorunların üstüne gidip halletmedim. Eve kapandım,insan içine çıkmadım, düşündüm, ağladım... Hepsi bu. Ne zaman ki adam akıllı tedavi sürecine girdim o zaman her şey benim için değişmeye başladı....

     >>>>>>   Bunları yaptım tabi bitmedi.... O kadar basit olmadı ne yazık ki. Gelişmeler vardı ve hayatım yaşanır düzeye geldi.İlk zamanlar her gün ölüm fikri aklımdaydı ve hayattan tamamen kopuktum. Etrafımda olanları algılayamıyordum ve sanki filmdi her şey. İyileşme sürecine girince kopukluk azaldı, rüya hissi azaldı,kendimi hissediyordum ama tuhaftım yine. Yaşanır düzeydeydim. İlk 4 5 ay direndim ve en korkunç zamanlarımı yaşadım. Tedaviye başladıktan sonra 2 ay içinde hayata döndüm, evden çıkmaya insan içine çıkmaya başladım. 4 ay boyunca gayet iyiydim, işime gidiyordum, tatilimi yapıyordum, kalabalığa da giriyordum, biraz zorlansam da hayatımı devam ettiriyordum ama tamamen ben değildim yani gerçeklik hissim yok gibiydi yapıyordum ama sanki yapan ben değilim, konuşuyorum ama konuşan ben değilim hissi. Bu 4 aylık süre sonrası bir stres yaşadım biraz gerileme oldu bahsetmiştim bir ay kadar yine kötü oldum ilk zaman ki gibi değildi ama işe gidemez durumdaydım sonra yine düzeldim yani ara ara gel gitler oldu stres yaşadığım zamanlarda buna alışık olun bakın kaç aylık bi tedavi bu her şeye hazır olacaksınız. Yavaş yavaş azalacak, bazen kötü hissedeceksiniz ama hep bunun farkında olun kontrol sizde.... Hiç bir zaman korktuğunuz gibi kontrolünüzü kaybetmeyeceksiniz, en kötü zamanı ilk yaşadığınız ve ne olduğunu bilmediğiniz zamandı bir daha asla o şiddette yaşamayacaksınız. İyi kötü, düşe kalka atlatacaksınız bunu.

      >>>>>>   Bu hastalıkta en büyük sorun algı problemi. Benim en çok zorlandığım şey bu olmuştu. Sanki beynin çalışmıyor yok gibi. Konuşulanları anlamıyordum , biri bişey söylüyor yüzüne bakıyorum ama anlamıyorum. İşimi yapamıyorum, odaklanamıyorum, etrafımda bişeyler oluyor ama ben anlamsızca bakıyorum. İnsanlar konuşurken hayretle bakıyorum sanki çok büyük bişey yapıyorlar gibi nasıl konuşuyorlar diyorum nasıl anlıyorlar. Kafa bildiğin bomboş. Bu yüzden iş hayatında çok sıkıntı çektim. Size bu konuda şu tavsiye bulunmak istiyorum. Dediğim gibi ben de sonradan bilinçlendim keşke başta bunlar yapsaydım diyorum ama sağlık olsun. İlk zamanlar herkesten saklayıp işimi yapmaya çalıştım. Bilecekler, anlayacaklar, rezil olacağım , herkes aptal olduğumu düşünecek diye kendimi yapamadığım halde çok zorladım. Yapamadıkça strese girdim, strese girdikçe yabancılaşma arttı. En sonunda ki bu da terapiler sonucu oldu bu bakış açısı güçlü görünmekten vazgeçtim. Hastayım yapamıyorum dedim. Beynim almıyo dedim evet utandığım şeyi söyledim. Ben yabancılaşıyorum yapamıyorum dediklerinizi anlamıyorum dedim. Belki içten içe hakkımda kötü şeyler düşündüler umrumda değildi artık o ne der  bu ne der benim sağlığım önemli dedim. Sürekli kendimi sıkardım anlamazsam, hata yaparsam bilmem ne diye artık yapamıyorum ben rahatsızım ben bunu yapamam demeye başladım evet o kadar rahatladım ki... Herkese her konuda tolerans gösterilebiliyor bir hastalığı varsa daha az iş veriliyor vs abi bende hastayım ya insanım yapamıyorum beni idare edin demeyi öğrendim. Napayım olmadı demeye başladım ve o kadar rahatladım ki artık. Varsın hakkında istediklerini düşünsünler. Zaten bu her şeyi iyi yapacağım, aman insanlar hakkımda kötü düşünmesin , mükemmel olayım anlayışımız değil mi bizi bu strese sokan. Ammmaaann ne olacak yani. Baktım en sonunda çok sıkıntı yaşıyorum abi anlamıyorum yani napabilirim gittim 2 3 ay heyet raploru aldım. Keşke bunları başta yapsaydım. Ben yapmadım siz yapın kendinizi önemseyin, haklarınızı bilin savunun. Devlet memuruysan iyileşmeyen hastalıklarda 2 yıla kadar rapor hakkın var niye kullanmayayım. Özeldeysen işten ayrıl gerekirse yapamıyorsan iş stresi hata yapma korkusu, anlamaya çalışma daha da gericek bi süre ayrıl hakların varsa kullan izne ayrıl rapor sun. Öğrenciysen raporunu al uzaklaş ama. Kafan rahat olsun. Hiç bir şey düşünme , yorma kafanı. Kafanı boşalt. Bol bol gez. spor yap, yürü, koş, kitap oku 
, arkadaşlarınla buluş.  Hissetmiyorum diye yapmıyorum diyenler var ama yaptıkça hissedeceksin. Ben eski benim, bak hayat aynı hayat , ben yine istediğimi yapıyorum, varım ve hayattayım. Beynine bu mesajları vereceksin ve zamanla hissederek yapacaksın ve zamanla her şey normalleşecek.

     Tüm bunları yaptım ama geçmiyor diyebilirsiniz ya da yapsam bile bu hastalık geçmez diyebilirsiniz. Ama sabır.... Bu diğer hastalıklar gibi ilacımı aldım iki günde geçsin diyebileceğiniz bir hastalık değil o yüzden mücadelenizi verip sonrasını zamana bırakacaksınız. Umutlu olun, inanın ve sağlığı isteyin. Ve unutmayın yalnız değilsiniz. Sizin gibi binlerce belki milyonlarca insan var. Ben onların dili oldum belki. Benden sonra sende meşale tutabilirsin belki. Sağlıcakla kalın....

        https://www.youtube.com/watch?v=ZDBgsAitSe4  youtube kanalımdan paylasimlarimi izleyebilirsiniz...


8 Nisan 2018 Pazar

Hayatımı Değiştiren Kitap...





            Kitap okumayı hep sevmişimdir. Daha öncede bahsetmiştim oldum olası psikolojiye merakım vardı psikolojik filmler ve kitaplar ilgi alanımdır. Son zamanlarda da daha çok ilgilenmeye başladım tabi rahatsızlanınca. Bu yazımda David Burns un İyi Hissetmek kitabından bahsetmiştim. Güzel kitaptı. Anksiyete durumunda napmalısınız, nasıl davranmalısınız, düşüncelerinizi nasıl değiştirmelisiniz konusunda çok yardımcı bir kitap. Kitaptaki uygulamaları halen stres yaşadığımda uyguluyorum ve çok işime yarıyor. Şimdi başka bi kitaptan bahsedeceğim size. Gerçekten bu güne kadar okuduğum kitaplar arasında belki de ilk sırada yerini alacak bir kitap. Son zamanlarda bilinçaltı ve inancın gücüne çok inanmıştım ve bu konuda araştırmalarım çok oldu. Bence bu konuda yazılmış en iyi kitap Joseph Murphy nin Bilinçaltının Gücü kitabı... O kadar muazzam akıcı bir kitap ki ve nasıl bir hazineye sahipmişim ben diyerek bilinçaltınızla neler yapabileceğinize inanıyorsunuz ve inanmanın gücünü keşfediyorunuz. Ben bunu zaten bizzat deneyimledim yaşadığım olayla ve buna olan inancım kat be kat arttı. Alın bu kitanı okuyun okutturun. Ve sonra arkanıza yaslanın inanarak neler başarabilirim diye...


joseph muphy
harikalar kitabım:)


            Kitabın içeriğinden biraz bahsetmek istiyorum ben. Bilinçaltı ile ilgili çok şeyler okudum ve hep ilgimi çeken bir konu olmuştu fakat bu denli güçlü olduüğunu bende bilmiyordum. Kitapta o kadar can alıcı noktalar var ki yaşadığımız her şeyin düşünceden ibaret olduğunu ve düşüncenin de resmen kaderimiz olduğunu anlatıyor size. Çok büyük konuştuğunu sanmıyorum. Mevlananın da bir sözü var hani.... Kardeşim sen düşünceden ibaraetsin... Gül düşünür gülistan olursun, dikenlik düşünür dikenlik olursun....Ne harika bir söz.   Peki nasıl oluyor bu yani nasıl oluyorda ben düşündüklerimi yaşıyorum evet biraz karışık geliyor ama bilinçaltının nasıl çalıştığını anladığınızda hiç de karmaşık olmadığını görüyorsunuz. Bilinçaltı sizin tarlanız gibidir diyor. Tarlaya domates biber ekerseniz kavun karpuz toplayablir misiniz hayır elbette. Siz o tarlaya umutsuzluk karamsarlık, hastalık ekerseniz, başarı, mutluluk yakalayabilir misiniz? Bilinçaltımız bizim ona verdiğimiz komutları alıyor ve hayata geçiriyor. Sorgusuz sualsiz hemde. Bu doğru ya da yanlış diye muhakeme etmeden. Sen ben bugun çok kötü hissediyorum depresyondayım dedin yani bi komut verdin beynine. Beynin hemen bu komutu alıyor ve uygulamaya geçiyor ve sen gün boyu depresif ve mutsuz oluyorsun. Ya da bi konuşma yapacaksın Dilim tutulacak konuşamayacağım bayılacağım diye düşündün gerçekten oraya çıkınca tutulacak be bayılma hissi yaşayacaksın çünkü sen bu komutu verdin ve beynin de gerekli tüm adrenalinlerini salgıladı ve sen heycandan bayılacak gibi oldun. Evet bu kadar net... Bu kadar güçlü ve ağzımızdan çıkan her şeyi bir komut olarak algılayıp hayata geçiren harika bi mekanizmaya sahibiz. Benim örneğimdeki gibi yarın geçmiş bi şekilde uyanacağım diye şartlandırdım kendimi bir önemli husus daha sadce dille yalandan söylemek değil inanarak yapmak önemli beyninizi kandırmanız imkansız dilinle yarın iyi olacağım derken içinden de hadi be kimi kandırıyon diye geçiriyorsan bilinçaltı bunu yemez benden söylemesi:)))) Dediğim gibi bu kadar güçlü bir mekanizmaya sahipken gereksiz şeyler yükleyip ona olumsuz komutlar vermek yerine bu sistemi değiştirip sağlık komutu verebiliriz. Kendimizi ve bilinçaltımızı iyleşeceğimize inandırırsak bu mucizeden faydalanabiliriz. Bunun için olumlamalar yapmamız gerekiyor. Susmayan iç ses ve olumlamalar yazımda olumlamlardan bahsetmiştim fakat çok detaylı bir yazı olmamıştı bu yüzden tekrar bir olumlama yazısı yazmayı düşünüyorum kitaptan da faydalanark umarım faydalı olur herkese. Bir an önce atağa geçmenizi bekliyorum deperson arkadaşlarım:))) odanızdan çıkın hadi bi hamle yapın bu kitabı alıp okumakla başlayın mesela ve sadece inanmakla başlayın hep beraber başlayalım haberlerinizi bekliyorum:)))


        https://www.youtube.com/watch?v=ZDBgsAitSe4  youtube kanalımdan paylasimlarimi izleyebilirsiniz...


Yine mi Deperdim????




                 Uzun zaman oldu bloğuma girmeyeli. Bu süre zarfında çok şey oldu tabi iyileşmiştim evet ama hastalığım maalesef nüksetti. Yani şöyle diyeyim iyileşme safhasında olan arkadaşları korkutmak istemem stres yaşadım ve tekrar yabancılaşma hissettim tabi ki eskisi gibi olmadı olamazdı. Çünkü bi kere hastalığı tanıdım ve korkmuyordum, o esnada neler yapmam gerektiğini biliyordum ve en önemlisi bunun sadece geçici bir  his olduğunu biliyordum o yüzden çok korkutmasa da her stres yaşadığımda bu böyle mi olacak dedirtti. Benim en büyük handigapım bu hastalığı bana verilmiş bir ceza olarak görmemdi. Neden ben.... Neden bu hastalık.... Ama şu an ne diyorum biliyor musunuz iyi ki bu hastalığı yaşamışım. Yaşadım ki hayatın aslında ne kadar değerli olduğunu anladım. Allah' ın bana verdiği bir ceza olarak değerlendirmiştim bu hastalığı, isyan etmiştim, her sabah uyanıp da yine hissiz olduğumu görünce neden beni duymuyor diye veryansın etmiştim. Ama atladığım bir şey vardı hani derler ya Allah sevdiği kulunu sınarmış. Kul ondan uzaklaşınca Allah onu ansın diye bir musibet verirmiş. Son zamanlarıma baktım da onu unutmuştum, hiç ölmeyecek gibi yaşıyor her gün yat kalk, işe git, ye,iç,gez,eğlen yaşıyordum. Peki ben bunun için mi gelmiştim bu dünyaya...Bir gaflet uykusuna dalmıştım adete ve bu gafletten uyanmam için Allah bana bu hastalığı verdi. Ben kimim,neyim,nerdeyim diye aylarca sormuş aslında cevap belliyken ben hastane köşelerinde dermen aramıştım. Benim asıl bulmam gereken bir şey vardı: Kendimi.....



                 Son atağım çok kötü geçmişti  ve ben yine neden ben bunları yaşıyorum diye isyanlardaydım. Herkes gülüp konuşurken ben köşeme sinmiş yokluğu yaşıyordum. İçimden duy beni gör beni neden unuttun beni diye geçiriyordum. O an ona yalvarasım geldi evet hem de bütün benliğimle. Gidip güzel bir abdest aldım ve huşuyla ve ağlayarak namaz kıldım. İçimden öyle bir ağlamak geliyordu ki tutamıyordum. Ağladım secdeye kapanarak. Derdimi anlattım, içimi döktüm, çare istedim ve üzerimden bir yük kalkmış gibi hafif hissettim o an. bir rahatlama bir hafiflik geldi üzerime. Kıldım,kıldım ve kıldıkça ağladım. Hani çok susuz kalırsın da suyu bulursun kana kana içersin öyle bir şey. Kimse beni anlamasa da anlayan gören Rabbimin olması bana iyi geliyordu.Bu durum bir gün geçecek Merve dedim hiç bir hastalık ömür boyu kalmamıştır kalmaz sen en kötü durumdan bu günlere geldin dedim çok yol katetttin yine edeceksin dedim. Olaki geçmiyo geçmeyecek dediler napabilirsin.... Evet bi an düşündüm napabilirdim ki sen artık böylesin deseler kendimi öldürme gibi bir lüksüm varmı hayır paşa paşa yaşayacağım bu hayatı. Hastanede çalışmam bazı gerçekleri görmem konusunda bana yol gösterdi.Yıllarca yatağa bağımlı olanlar, doğuştan engelliler, görmeyen duymayanlar...Peki bunlar ne yapsın dedim kendi kendime.En azından senin iyi olma ümidin var onlar bu hayatı sonuna kadar böyle geçireceğini bildiği halde yaşıyor hemde mutlu olarak. Ve kendi kendiime artık üzülmiyeceğim kendime acımayacağım diye söz verdim. Bir gün azaldığı gibi yeniden yok olacağı günü sabırla bekleyecektim.

              Herkes ne inançta bilemem. Ama inancınız ne olursa olsun birşeylere inanın. Gerçekten bu çok önemli. Kendinize, gücünüze, Rabbinize....Bir gün herşeyin yoluna gireceğine....Bana çok yazan oluyor evden çıkmıyorum, çıkmak istemiyorum, işe gitmiyorum, okula gitmek istemiyorum geçmiyo olmuyo diye. İyi de bu şekil odalara kapanmak çözüm değil ki. Korkarak, kaçarak, hayattan soyutlanarak. Bunu bende yaptım evet çok kötü olduğum zamanlar da odamdan çıkmak dahi istemiyordum ama çözüm bu değil çözüm inadına hayatın içinde olmak. Adım atmak, sosyal olmak. Hissetmiyorum ama orda yokum gibi diyenler de var evet belki öyle hissediyorsun ama ordasın ve herkes kadar gerçeksin. Bu hissi kaçarak beslememen lazım . Bu bir mücadele ise bu mücadeleyi kazanmak için çaba sarfetmeniz lazım. Bi futbol müsabakasında olduğunuzü düşünün. Rakibiniz sürekli hücumda...Köşenize çekilip sizi yemesini mi izlersiniz yoksa atağa mı geçersiniz...Bence atağa geçmelisiniz, teslim olmamalısınız. Sen mi güçlüsün ben mi diyerek gücünüzü göstermelisiniz. Ne zaman mücadeleyi bırakıp köşenize çekilirseniz işte o zaman maçı kaybedersiniz...